Geçmişe takılıp kalmak  

Posted by Asuman Yelen in , , ,


"Kurşun sesi kadar hızlı geçer yaşamak. Öyle zordur ki, kurşunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak!

Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini tekrar tekrar hatırlatmalarıdır.

Onlar, bir kere kaybetmekle kurtulamadıklarımızdır. Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep ama hep hatırlarız.


Ne biçim kaybetmektir bu? Kim gölgesinden kaçabilir ki?

Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır.

Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu."

...

Murathan Mungan' ın hemen hepimizin bir şekilde karşısına çıkan bu enfes yazısının özellikle yukarıda alıntı yaptığım ilk bir kaç cümlesi beynimde çakılmış kalmıştır.

İlk defa bir kaç (birbirini tanımayan) dostumun aynı zamanlarda E. Postayla yolladığı bu parçayı, son günlerde blogger dostum Halimce Günce' nin çok hoşuma giden "Seviyorum" isimli paylaşımını okuduktan sonra blogunun yan duvarında asılı olduğu yerde gördüm.

Her cümlesini bir kez daha yüreğim, ruhum ve aklımla, içim titreyerek, umutsuzca onayladım.

Hele yazdığım son cümlesinin bir de altını çizerek, tüm varlığımla onayladım.

Hayat, kendini anlayanları cezalandırıyor.

Tıpkı insanlar gibi...






Hep sevgiyle kalalım...

This entry was posted on 27.03.2010 at Cumartesi, Mart 27, 2010 and is filed under , , , . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

23 yorum

Yalnız hayat mı, önüne gelen cezalandırıyor. Tüm dileğim daha büyük cezalar yememek, onun için hayatı anlamıyormuş gibi yapmak en iyisi galiba. Oğlumun deyimiyle "Salağa yatacaksın" Yoksa bazı şeylere dayanmak o kadar zor ki:((

28 Mart 2010 00:57

Salağa yatacaksın, şaklabanlık yapacaksın, görmezden geleceksin.
Daha dün iki insan gözümün önünde sille tokat dövüştüler, kan-revan düştükleri yerden kalkıp öpüştüler.
Tüm insanlar da bu çürümüşlüğü erdem sayıp alkışladılar.
Galiba pis kokuların çıkmadığı tek yer geçmiş.
İyi geceler Leylak' cım...

28 Mart 2010 01:31

"Ne biçim kaybetmektir bu? Kim gölgesinden kaçabilir ki?"
Daha söylenecek söz varmı ki!
Gözümüzün kaybettikleri yüreğimize yerleşiyor, hemde en acıtıcı bir şekilde.
İyi geceler canım...

28 Mart 2010 01:39

Canım Nur' um,
Senin kastettiğin anlamda acı veriyor, evet ama emin ol, onların yoklukları bile bir çok insanın varlığından çok daha fazla mutluluk veriyor. Hayalleriyle içimizi ısıtıyorlar. Daha dün annem rüyamda kırılan kaburgamı onardı. :))
Gerçekten.
Sevgiler arkadaşım...

28 Mart 2010 01:57

Bense kaybettiklerimizin kendilerini tekrar hatırlattıklarını fark ettiğimde, yaşadığım hayatın bana neyi kaybettirmediğini görmeye çalışırım.

28 Mart 2010 04:14

Anladığım kadarıyla anılar başına üşüştüğünde yaşamda bir şeyleri es geçtiğini farkediyorsun ve senin yaşında ve konumunda bu farkındalık çok doğal ve gerekli. Hemen önlem almak ve yaşama dört elle sarılmak adına.
Bu biraz da kişiye, yaşa başa, konuma göre değişen bir şey.
Mükemmel bie yorumdu Şeniz' cim. Emin ol bayıldım.
İyi geceler diliyorum.

28 Mart 2010 04:26

Hayat;yaşandıkça ve biz yaşlandıkça sırtımızdaki ve yüreğimizdekileri çoğaltıp yükümüzü ağırlaştırıyor.Belki de yük ağırlaşırken biz hafifliyoruz.Anlaşılmayı beklemeden, herşeyi olduğu yerde yargısız bir kabullenişle kabullenmek gerek zannımca.Sevgilerimle.

28 Mart 2010 05:50

Asumancım;
"Çok geçmiş olsun" demeyi unuttum.Geri geldim hemen Sevinç ve yüreğindeki aşkla kal dilerim.

28 Mart 2010 05:53

Tesadüflere pek inanmam ben,yaşadığımız olayların veya tanıdığımız insanların mutlaka bir sebebi olduğunu düşünürüm,işte bu yüzden de sizinle (sanal alem denilen bu yerde de olsa) yolumuzun kesişmesi tesadüf değil sanırım Asuman Hanım,yazdığınız bu güzel yazı da bunun kanıtı,benden bahsettiğiniz için değil,yazılan dizelerin sizde bıraktığı etkiyi dile getiriş şekliniz için...

Gönül gözü açık olmak zor,bazen acı bazen tatlı yediriyor insana,maharet, sizin gibi naifce dile getirebilmekte bunu...
O güzel yüreğinizin hep sevgiyle dolması dileğimle...

28 Mart 2010 12:07

Sevgili Sufi,
Yapmaya çalıştığımız da bu zaten ama göz çirkinlikleri ve yozlukları gördükça mide kaldırmaz oluyor. Bir de bu sınırsız hoşgörü ve anlayışın sadece kötülere sınırsız bir özgürlük ortamı sağladığını düşünüyorum.
Senin de zaman zaman ve yüksek sesle isyanlarını gördüğüm için söylüyorum bunu.
Yoksa üç maymunlar gibi yaşamak en kolayı.
Geçmiş olsun dileklerin için teşekkürler.
Sevgiler dostum...

28 Mart 2010 12:21

Sevgili halimce günce,
Sanal alem sadece ruhları ve yürekleri buluşturuyor ve bu, görmeyenin görenden daha iyi algıladığı tezini güçlendiriyor.(Arada kaçaklar olsa da)
Sizin "seviyorum" isimli yazınızdaki özellikle "çocuklarımı uyuyorken ve uyandıktan sonra seviyorum" cümlesi ve sonrasında devamında okuduklarım beni sarstı, silkeledi. Yüreğimi aydınlattı.Bunalımdan çıkardı.Ve Murathan Mungan' ın o yazısını yeniden okumamı sağladı.
Güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum.
Ailenizle hep sevgi dolu mutlu günler diliyorum size...

28 Mart 2010 12:40

Murathan Mungana ait bu dizeler ve düşündürdükleri! gerçekten hayata dair sorgulanması gereken pek çok şeyi nasıl güzel anlatmış!

Paylaşım adına teşekkürler,
Güzel bir haftasonu dilerim,

Sevgilerimle...

28 Mart 2010 16:35

Esmir, hoşgeldiniz
Bu alıntı, şairin aslında tümüyle güzel bir parçasının ilk bir kaç cümlesidir. Tümünü okumanızı (okumadığınızı varsayarak) öneriyorum.
Ben de size uğradığınız için teşekkür ederim
Sevgiler....

28 Mart 2010 16:44

hayatı anlamak kim anlamışki ki hayatı öyle acıtıyorki yüreklerimizi unuttuklarımız bir gün beynimizin bir kıvrımından çıkıp dikiliveriyor karşımıza hayatın gerçeklerine bazen dayanmak zor oluyor..sevgive dostlukla...

28 Mart 2010 19:05

Sevgili Bilge,
Anladığımız, yaşadığımız, gördüğümüz, hissettiğimiz ve tabii aklımızın erdiği kadarı. Bu da yetiyor zaten.
Güzel bir hafta diliyorum...

28 Mart 2010 19:56

Nasıl yani? Canım arkadaşım kaburganmı kırıldı?
Çok geçmiş olsun, nasılsın şimdi?nasıl oldu? Niye yazmıyorsun? sanırım sende mail adresim var.
Ayy ne çok soru sormuşum, yazarak kendini çok yorma. Ama da merak ettirme.

29 Mart 2010 02:09

Ah canım, ben galiba eksik yazmışım. Sanırım Sufi de o yüzden geçmiş olsun dedi. Ben de hem ayağımın ağrısından hem de bahar hastalıklarından (kolit, eklem ağrıları) bahsedince yadırgamadım.
Bu hafta arka arkaya annemi gördüm rüyamda ve dün gece (rüyamda) güya kaburgam kırıldı ve annem bir hareketiyle hiç canınmı dahi yakmadan onardı. Budur. Seni merak ettirdiğim için üzgünüm.
Çok şükür sağlığım yerinde. Alakan için teşekkür ederim can dostum.
İyi geceler...

29 Mart 2010 02:38

Yorumlardan sağlığının iyi olduğu haberini almak sevindirdi beni Asumancığım.
Eskiden doğru anlaşılabilme dertti benim için.Şimdi nasıl algılandığım hiç umurumda değil nedense. Gidenler,kalanlar, terkedenler arasındaki doğru seçimi zaman en güzel şekilde yerine getiriyor.

Murathan Mungan'ı ben de çok severim Asumancığım.Sağol, çok güzeldi.
Sevgilerle canım.

29 Mart 2010 16:29

Çoban Yıldızı,
Sağol canım, çok şükür yaramaz bir şey yok sağlığımda.
Bu postumda Murathan Nungan' dan etkilenerek vurguladığım, kaybettiğimiz sevdiklerimizin yitip gitmeyip geleceğimizi de nasıl etkiledikleri.Hele bunlar çok sevdiğimiz aile fertlerimizse göz yürek,ruh geçmişte çakılıp kalıyor. Ayrılık yaşamın en katı gerçeği ve bununla erkenden ve fazlaca karşılaşınca bir şekilde hayatı anlamış oluyor ve geleceğe hatta bu güne pek de güvenle bakamıyor insan. Şu sever de kaybedersem korkusu.
Ben kimsenin beni anlamadığı konusunda bir şikayet dile getirmiş değilim. Böyle bir derdim de yok.
Yine senin vesilenle birkaç yoruma cevap vermiş oldum bu arada.
Uğradığın ve bana bu fırsatı verdiğin için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...

29 Mart 2010 17:50

Yaşamak,yaşlanmaktır bazen hiç yere, bazen yaşlanmasıdır gözlerin tane tane...

"anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
yaşamak..."

Sevgilerimle

29 Mart 2010 18:21

Aynen öyle Daşlgaları Aşmak
Aynen öyle
...anlayarak
...duyarak ve
...şaşarak.
gittiği yere kadar...

Sevgiyle...

29 Mart 2010 20:02

Her zaman olduğu gibi yine seçkin bir paylaşım olmuş.Teşekkürler, sevgiler.

30 Mart 2010 22:55

Güngör Ekinci,
Çok teşekkür ederim.
Sevgiler...

31 Mart 2010 00:52

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin