Muzip bakışlı bir çift göz, "hadi kalk bakalım ya benimle oynamaya devam et, ya da git bilgisayarının başına şu bir türlü yazamadığın yazılarına başla, ayıptır yetmiş milyon insan yılbaşından beri nefeslerini tutmuş seni bekliyor” diyor, ağzında mavi çorabımın tekiyle, yorgunluktan ters dönmüş kulakları, ıslak , kara burnu, halıya serili kocaman vücuduyla, sevgili köpeğim PAÇOZ (ben çoğu insan gibi kızım demeyeceğim) hala hafif –hafif sallanan kuyruğuyla adeta koltuğumu işaret ederek.
Şaka bir yana, başlayabildiğim için gerçekten çok mutluyum. Bunu yapmayı, yani bilmediğim bir yerde yaşayan, tanımadığım tek bir kişiyle bile sevincimi hüznümü, düşüncemi paylaşabilmek duygusu beni çok heyecanlandırıyor.
Tevfik Fikret “Kırık Saz” isimli kitabının bir yerinde “kari”lerine yani okurlarına ;
“Siz ey bilmediğim, görmediğim okurlarım!”
Diye sesleniyor. Sonra ilerleyen satırlarda şöyle devam ediyor;
“Siz ki , en doğru gören bir bakış ve vicdanla
Uzaklardan bana bakmaktasınız ; bir şey ummadan
Ve yazdıklarıma karşı hiçbir minnet duymadan…
Şiirlerimin yüzüne böyle sakin sakin bir bakış , ne kadar içten bir bakıştır!
Bütün bunlar, bu yazılmış, unutulmuş şeyler
Hep o içtenliğe kapılarak toplanmıştır.
Kim bilir, belki içinizden biri, bir derdinizin,
Belki küçük ve değersiz bir benzeri olur;
En yüksek hayat sürenler bile, duygulanmada,
En basit yaşayanlar gibidir….
Hep aynı çamurdan bu yığın!”
Evet.
HEP AYNI ÇAMURDAN BU YIĞIN.
17-18 yaşlarında iken sevdiğim ve çoğunu ezbere bildiğim şiirleri yazdığım, şimdi sayfaları sararmış defterimin, ilk sayfasına büyük harflerle yazdığım birkaç alıntıdan biri. O tarihlerde anlamını biliyor muydum? Pek sanmıyorum. Ya şimdi? İliklerimde hissediyorum.
Garip bir başlangıç yaptığımın farkındayım. Biraz komik bir giriş, çok felsefi bir kapanış. Tıpkı kafam ve ruhum gibi, biraz karışık.
FİKRET ve PAÇOZ. Aslında her ikisi de benim için çok kıymetli.
Birincisi her gece başucumda duruyor.
Diğeri her gece ayağımın üstünde uyuyor.
Tekrar görüşmek üzere.
Şaka bir yana, başlayabildiğim için gerçekten çok mutluyum. Bunu yapmayı, yani bilmediğim bir yerde yaşayan, tanımadığım tek bir kişiyle bile sevincimi hüznümü, düşüncemi paylaşabilmek duygusu beni çok heyecanlandırıyor.
Tevfik Fikret “Kırık Saz” isimli kitabının bir yerinde “kari”lerine yani okurlarına ;
“Siz ey bilmediğim, görmediğim okurlarım!”
Diye sesleniyor. Sonra ilerleyen satırlarda şöyle devam ediyor;
“Siz ki , en doğru gören bir bakış ve vicdanla
Uzaklardan bana bakmaktasınız ; bir şey ummadan
Ve yazdıklarıma karşı hiçbir minnet duymadan…
Şiirlerimin yüzüne böyle sakin sakin bir bakış , ne kadar içten bir bakıştır!
Bütün bunlar, bu yazılmış, unutulmuş şeyler
Hep o içtenliğe kapılarak toplanmıştır.
Kim bilir, belki içinizden biri, bir derdinizin,
Belki küçük ve değersiz bir benzeri olur;
En yüksek hayat sürenler bile, duygulanmada,
En basit yaşayanlar gibidir….
Hep aynı çamurdan bu yığın!”
Evet.
HEP AYNI ÇAMURDAN BU YIĞIN.
17-18 yaşlarında iken sevdiğim ve çoğunu ezbere bildiğim şiirleri yazdığım, şimdi sayfaları sararmış defterimin, ilk sayfasına büyük harflerle yazdığım birkaç alıntıdan biri. O tarihlerde anlamını biliyor muydum? Pek sanmıyorum. Ya şimdi? İliklerimde hissediyorum.
Garip bir başlangıç yaptığımın farkındayım. Biraz komik bir giriş, çok felsefi bir kapanış. Tıpkı kafam ve ruhum gibi, biraz karışık.
FİKRET ve PAÇOZ. Aslında her ikisi de benim için çok kıymetli.
Birincisi her gece başucumda duruyor.
Diğeri her gece ayağımın üstünde uyuyor.
Tekrar görüşmek üzere.
This entry was posted
on 12.02.2009
at Perşembe, Şubat 12, 2009
and is filed under
başlangıç,
karmaşa,
tanışma
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.